Article cover image
Mosques

Sultans of the Imperial Mosque Complexes of Ottomans (in Turkish)

Istanbul-Turkey
F

Tour Guide, Istanbul, Turkey

| 5 mins read

Başlangıçların en güzeli olan Allah’ın ismi, selâmı ve dua ile efendim. Herhalde Hazreti Peygamber’in bir nevi duasıyla fethedilen bu şehri anlatmaya, bu şehrin bereketini konuşmaya böyle başlamak gerekti.

İstanbul’un, -üzerinde durmaya niyet ettiğimiz- külliyeleri hakkında konuşurken, hiç şüphesiz o nadide Usta’nın, Sinan’ın, Allah’ın rızasına belki de eserleriyle erecek Koca Mimarın Selimiye’si için, sınırlarımızı zaman zaman Edirne hattına çekeceğiz. Yazımızda, özgün ifadelerden ziyade, özgün derlemeler ve iktibaslarla kuşanacak bir anlatı kurgulamaya çalıştık. Kullandığımız detay bilgiler ve örnekler bazen resmi verilerle buraya geçti, bazen şifahen öğrenebildiğimiz rakamlarla, bazen de bu meselelere kafa yoran zevâtın tahminleriyle. Pergelimizi bir ucunu Sultanahmed Külliyesi’nde sabitlerken, hareketli ucuyla Süleymaniye Külliyesini, Fatih Külliyesi’ni ve yukarıda bahsi geçen Selimiye Külliyesi’ni dolaşacağız.

Şehrin eteklerinde bir külliyedir Sultanahmed. Bu konuda tahkik ehlinin ittifak ettiği, kara, deniz ve haliç surlarının oluşturduğu tarihi yarımada tepelerini sıralarken, bu külliyeyi saymayız. Bir der ve Edirnekapı’dan başlarız, Yavuz Selim deriz, Fatih deriz, Beyazıt deriz, Süleymaniye deriz, Ayasofya deriz ve en son Cerrahpaşa’da bitiririz. Sultanahmed Külliyesi’nin bulunduğu alanı Bizans dönemi illüstrasyonları da aslında görsel olarak sunmakta ve külliyenin Ayasofya Sırtlarında inşa edildiğini doğrulamaktadır. Yine külliyenin hemen önünde, kalıntılarını da bizzat görerek şahit olduğumuz Hipodrom’un mimari yapısı, Sultanahmed’in biraz vadimsi bir etek, bir sırt olduğunu anlayabileceğimiz bir başka delildir.


Hipodrom kalıntılarına, Sultanahmed Meydanı’ndaki Alman çeşmesinden ta eski Ziraat Nezareti (şimdiki rektörlük) binasına kadar gelen düzlüğe, Kadırga tarafından baktığımızda, Hipodrom’un kapı girişleri ve kemerli duvarlarının yüksekliğinin 20 metre civarında olduğunu görürüz. Şunu da tahmin etmekteyiz ki, hipodromların amacına hizmet edebilmesi için düz olması gerekir. Dolayısıyla bu durum bize, Hipodromun zemininin, şimdiki Sultanahmed Meydanı düzlüğünden 20 metre aşağıda bir hizada olduğuna işaret eder ve Sultanahmed Külliyesi’nin önünde büyük bir çukur olduğu kanaatini oluşturur. Külliyenin oturduğu alandaki eski Bizans saraylarının varlığına ve bunların enkazı üstüne yapılan külliyenin mevcut yüksekliği kazandığına muhtelif kaynaklarda da ayrıca rastlıyoruz.

Sultanahmed Külliyesi’nin Ayasofya’ya bir nazire olarak inşa edilmediği de, Sultanahmed’in Mimarı olan Sedefkar’a, zaten Ayasofya’nın mimari ve estetik rekorlarını altüst eden Selimiye’den sonra nasip olmasından olsa gerek. Belki bir sebebi, Osmanlı Ordu’larının en yoğun alanı olan bölgede, bu külliyenin, kalabalık Osmanlı Ordusu için yapılması olabilirdi. Mütevazı Mimar Sedefkar Mehmet Ağa’nın külliyenin bitiminden sonra, Sultanahmed’ten kazandığı parayı Vefa’da küçük bir caminin yeniden ihyası için harcaması ise şüphesiz bize en çok dokunan hikayesi olmuştur.


Fatih Camii’nin ilk halini Gazi Atik Ali Camii’nin temsil ettiği söylenir. Daha sonraları yıkılan bu caminın yerine yenisi, günümüze kadar ulaşanı yapılmış ve cesametiyle etrafının biraz daha söz sahibi gibi bir izlenim vermiştir bize. Hem Gazi Atik Ali Külliyesinde hem de Fatih Camii’nin ilk inşa edilen yapısında Hünkar Kasrı bulunmamaktaydı. Sinan’da Selimiye’nin ve Süleymaniye’nin ahengini bu çıkıntılarla bozmak istememişti. Ancak muhalifleşen yeniçerilere karşı padişahın emniyeti için inşa edilmek zorunda kalınınca, ikinci Fatih’te de Hünkar Kasrı inşa edilmişti.
Ve Süleymaniye… O devasa şantiye, bana hiç Selimiye’nin altında gelmedi. Onu hiç Sinan Kalfa’nın eseri olarak göremedim. Bana göre terazide tartılsalar, terazi bile bir bu kefesini bir diğer kefesini vuracakmış yere gibi geliyor.



Son olarak ismini zikrettiğimiz bu dört külliyenin bazı mimari rakamlarını paylaşmak istiyorum.

Külliyelerin hakikaten nasıl külli birer belde, bir yaşam alanı, bir teneffüs-arınma alanı olduğunu belki de daha iyi anlayabilmemiz adına. Bu külliyet etimolojik olarak da Avrupa’ya taşındı. Derebeylik sisteminin ana unsurlarından olan o kasvetli kaleler zamanla Avrupa’nın bilim kolejlerine dönüşecekti(*).

Süleymaniye Külliyesi 63.500 m2
Fatih Külliyesi 57.800 m2
Sultanahmet Külliyesi 25.000 m2
Selimiye  Külliyesi  22.200  m2